Çocuğun sosyal gelişim sürecinde geliştirdiği kişilik, en yakın çevresi yani anne baba, kardeşler ve ev içinde yaşayan diğer aile üyeleriyle yakından ilişkilidir. Bu çevrenin çocuğa gösterdiği olumlu ve olumsuz davranışlar çocuğun kişiliğinin gelişmesinde önemli rol oynar. Şöyle ki söylediklerine aldırış edilmeyen, fikrini belirttiği zaman sürekli eleştirilen çocuk haliyle suskun, içine kapanık, güvensiz, huysuz ve saldırgan olur. Buna karşılık, söyledikleri çok önemli olmasa da dinlenen, önemsenen, fikrini belirtmesine izin verilen, fikri çok geçerli olmasa da duyulan çocuk ise daha güvenli, daha sosyal ve daha sağlıklı bir benlik geliştirir.
Bu dönemde çocukta bitmek bilmeyen bir soruşturma ve öğrenme eğilimi vardır. Atılganlık, sorular sorma ve girişimcilik belirgindir. Bu özellikler, ona bir şeyler becerebilme yetisini kazandırır. Bu sürede girişim duygusu benliğe yerleşir. Girişim duygusu, özerk ve özgür düşünmek, geleceğe yönelik hayaller ve eyleme geçmek için güç sağlar. Korkular, aşırı suçlama, cezalar ya da başka engeller bu girişim duygusunun gelişimini kısıtlar. Bu dönemin tehlikesi aşırı suçluluk duygusudur.
Benlik bilincinde çocukluk yaşantıların etkisi çoktur. Benlik bilinci kişinin kendisiyle ile ilgili kafasında taşıdıkları bir resme benzetilebilir. Kendine güveni yüksek olan kişilerin başkaları tarafından beğenilmeye gereksinimi daha az, kendi benliğini değersiz gören, kendine güveni olmayan kişilerin ise daha çoktur. Kişi kendi kendine konuşurken benliğini şekillendirir. Kişiye ait ideal benlik vardır. Hayal ettiği ve olmak istediği benliktir. Bu iki benlik arasındaki farkın fazlalığı bireyin benliğine saygısını düşürmektedir.
Bireyin başarısızlığı çevresi tarafından küçümsenince birey tarafından içselleştirilmekte ve başarıyı benliği değerlendirmede bir ölçüt olarak kullanmaktadır. Başarısızlık sorununu çözümlemek için benlik güçlendirilir. Bunu için öğrencilerin başarısızlığa bakış açılarını değiştirmelidir. Başarısızlık sorunlarının altında yanlış şartlanmalar ve olumsuz tutumlar yatmaktadır. Başarısızlık sorununun kökleri ana – baba çocuk ilişkilerine dayanır. Temel güven yerine güvensizlik, bağımsızlık yerine kararsızlık, girişkenlik yerine suçluluk duyguları gelişir.
İdealize edilmiş birey modellerinden kaçınılmalı
Bazı anne babalarda ideal birey modeli vardır. Kendi küçüklüklerinde gerçekleştiremedikleri şeyleri evlatlarının gerçekleştirmesini isterler. Ama bunun için, onun ilgi ve yeteneklerini hiç dikkate almazlar. Çocuğun dil öğrenmesini, resim yapmasını, sporun bütün dallarında başarılı olmasını, değişik müzik aletlerini çalabilmesini isteyebilirler. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta; anne – babanın çocuklarından beklentileri değil, onların ilgi ve yetenekleridir. Anne babalar öncelikle evlatlarını tanımalı, onların ilgi, yetenek, kapasite ve isteklerini bilmeli ve bu doğrultuda yönlendirmeye çalışmalıdırlar. Onların benlik saygısı büyük ölçüde anne baba tarafından şekillenir.
Çocuklarımızın istediğimiz davranışlarda bulunmalarını sağlamak için önce kural ve beklentilerimizi açıklamalı sonra da desteklemeliyiz. Yani sürekli çocuğun olumsuz davranışlarına olumsuz tepki göstermek yerine, olumlu davranışlarını da takdir edip pekiştirmek, bu yoldaki çabalarını övmek ve desteklemek gerekir.
Örneğin; Çocuk bardağa su doldurmaya çalışıyor. Bunu göre anne bardağın kırılma ihtimalini ve onun yapamayacağını düşünerek suyu kendisi doldurur. Bunun yerine, ona bardağı nasıl dolduracağını gösterse ve yapmasını beklese onun gelişimi açısından daha faydalı olacaktır.
Çocuğun cesaretini kırmayacak şekilde davranılmalı
Bazı anne babalar çocuğun gelişimine yardımcı olmak amacıyla sürekli onların kusurları üzerinde dururlar. Tabi ki bu tutum tam tersi bir etki yapacak ve çocuğun cesareti tümüyle kırılacaktır. Sadece ve sürekli olumsuz tepkilerle büyüyen çocuklar, bir süre sonra isyan eder, cevap verir, söz dinlemez olur ve daha da önemlisi yaşam heveslerini yitirir, kendisine güvenmez ve küskün olurlar. Bunun karşılığında, olumlu davranış ve çabaları takdir gören çocuklar, daha hevesli ve güvenli hareket eder ve daha kolay söz dinlerler.
Çocuklar bizi dinlemiyor gözükseler bile, söylediğimiz her sözü veya yaptığımız her eleştiriyi dikkatle izlemektedirler. Bu nedenle, eleştiri yaptığımız zamanlarda hatta övgüde bulunduğumuzda, sözlerimiz onun kişiliğine değil, davranışına yönelik olmalıdır.
Evlatlarımızla konuşurken olumlu ifadeler kullanmaya çalışmalıyız. Onlarda görmek istemediğimiz davranışları değil, görmek istediğimiz davranışları vurgulamalıyız.
Her çocuğun daha yetenekli ve güçlü olduğu alanlar mutlaka vardır. Bazıları müzikte, bazıları sanatta, sporda veya insanlarla ilişkilerde daha başarılı oluyor. Kimisinin doğal bir espri anlayışı, çok yumuşak bir mizacı veya sonsuz bir enerjisi olabilir. Sonuçta her kişinin dünyaya sunacağı özel bir yeteneği vardır. Bir çocuğun kendi özel yeteneklerinin farkında olarak büyümesinde ve onları keyifle kullanmasında anne ve babanın çok önemli bir rolü vardır.
Anne ve babaların sevgi dolu yönlendirmeleri çocuğun içindeki kapasitelerini kuvvetlendirir ve geliştirir. Böyle sevgiyle beslenen çocuklar kendi geleceklerini daha iyi kontrol edebilirler. Bu duygular, onların benlik saygısını arttırır. Belli bir konudaki uzmanlık duygusu, onun diğer alanlardaki davranışlarını da olumlu etkiler.
Eğer oğlunuz ya da kızınız yeni bir şey denediğinde, onu seviyor ve başarıyorsa denemeye devam etmesi için olumlu pekiştirmelerin yapılması gereklidir. Çocuğumuza o işi başardığında daha çok sevileceğini değil de, o işi başardığında kendisinin duyacağı sevinci anlatmaya çalışmalıyız. Onları başarılarından dolayı değil de, kişiliğinden dolayı sevdiğinizi özellikle vurgulamalıyız. Onun güçlü olduğu noktaları da sık sık dile getirmeliyiz.
Çocuklar her şartta sevildiklerini hissetmeliler
Anne ve babası tarafından her şartta sevildiklerini hisseden çocuklar, hayatta her zaman bir adım öndedirler. Kendilerinin değerli ve farklı olduğu duygusunu hep hisseder ve bu sevgiden güç alırlar. Onlar için, sağlıklı bir benlik saygısı geliştirmenin en güçlü yardımcısı sevildiklerini bilmektir. Eğer onların bizim dünyamızdaki yerlerinin güvenli olduğunu bilirlerse, daha büyük bir dünyaya da güven içinde geçebilirler.
Uzm.Psk.Gülşah Beştav
Kaynaklar
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Makul Çözüm, Mart 2004, Timaş Yayınları Gül, Gülbahar: (2000), Gelişim ve Öğrenme, sf. 31,61,114-117 Korkmazlar, Ümran: (1995), Ana-Baba Okulu, Remzi Kitabevi, sf. 75-83
Yavuzer, Haluk: (1987), Doğum Öncesinden Ergenlik Sonuna Çocuk Psikolojisi, Remzi Kitabevi, sf. 112-11