Bağırmak, nörolojik açıdan beyin gelişimini olumsuz etkileyen bir durumdur. Bağırmanın Beyin Gelişimindeki Etkisini incelerken farklı farklı durumları göz önüne almak gerekmekte.
Bağırmak: tehlikeyi haber verme anlamı taşıyor. Bu da “kaç ya da savaş” sistemimizin devreye girmesine neden oluyor. Bu iki durum arasında kalan beyin daha da stresli bir hal alıyor.
Çocukluk yılları boyunca bağırılarak büyüyen bireyin nörolojik açıdan beyninin olumsuz etkilenmesine neden oluyor. Anne babaların çocuklarıyla iletişimini belirleyen ve aralarındaki ilişkiyi şekillendiren farklı anne-baba tutumları vardır. Bu tutumların, çocuklarımızın büyüme merdivenini tırmanırken ebeveynlerin çocuklarla kurdukları ilişkiye göre şekil aldıkları bir gerçektir. Her bağırış bir duyguyu açığa çıkarır ve bu duygular genelde öfke ve kaçma isteği yaratır. Sorunu çözmekten çok durumun daha da karışmasına neden olur.
İLETİŞİM BAĞIRMAK DEĞİL; DİNLEMEYİ BİLMEKLE OLUR.
Biz yetişkinler genellikle çocuklar için problem olan durumları anlayışlı karşılamadığımız zaman; çocuklar açısından bu durum bir sorun haline gelebiliyor. Böylelikle çocuklar yaramazlık diye adlandırdığımız yanlış davranışlarda bulunduklarında “bağırmaya, sinirlenmeye, kızmaya” başlıyoruz. İçten içe biliriz ki yapmamamız gerektiği halde yorgunluk, stres, kötü geçen bir günün sonunda çocuklarımıza bağırabiliyoruz. Çocuklara yüksek ses tonu kullanmadan büyütebilmek yaşam standartları içerisinde her geçen gün zorluk seviyesini arttırmaktadır. Disiplin vermek, hatalarını düzeltmek, yol göstermek ve bağırmadan terbiye etmek çocuğun kişilik gelişimi üzerinde olumlu etki bırakıyor.