Bebeğimiz dünyaya geldiğinde onun için her zaman en iyisini bulmak isteriz, en iyisi hangi yol, hangi yöntem, hangi ekol… bu gibi bir sürü soru ile baş başa kalırız, sanki bir yerden biri akarken bir yerden biri kaçıyor gibi gelir. Fakat bu noktada atladığımız bir gerçek vardır. Bakmamız gereken yer dışarısı değil bebeğimizin kendisidir aslında. Benim bebeğim nasıl davranıyor, nasıl ve neye tepki veriyor, nasıl öğreniyor… bu gibi sorulara verdiğimiz yanıtlarla rotamızı oluşturmaya başlar çocuğumuzun hayatına müdahale değil doğal bir akışla eşlik etmiş oluruz.
Bu eşlikçilik süreci boyunca destek alacağımız büyük kuramcılardan biri Nörofizyolojik (Beyin Temelli) Öğrenme Kuramı’nın sahibi Psikolog Doktor Donald O. Hebb’dir. Dr. Hebb’e ve kuramına göre öğrenme biyolojik işleyiş ve beyin fonksiyonlarına bağlıdır. Kalıtım ve çevrenin etkisiyle herkesin farklı öğrenme biçiminin, hızının ve ritminin olduğu savunulur. Dr. Hebb’e göre ‘farklı ve zenginleştirilmiş’ bir ortamda ‘normal’ uyaranları almak temel bir ihtiyaçtır. Bu uyaranlardan yoksunluk zihinsel fonksiyonları ve kişiliği olumsuz etkileyebilmektedir. Bu bağlamda çocuklarımıza provokatif bir ortam sunmak, bolca uyaran vermek ve bunu da bir çerçeve içinde gerçekleştirebilmek gerekir. Bol uyaran bilinçli bir düzlemde sunulmalı ve işlevsellik her daim gözetilmelidir.
Çocuklar/bebekler klasik eğitimde sunulduğu gibi görsel ve işitsel bir sistemle sınırlı kalmamalı farklı duyuların da devreye girdiği bir öğrenme kompozisyonu içinde olmalıdır. Nörofizyolojik Kuram kapsamında bebek, seçkisiz (random) bir şekilde birbiriyle ilişkilenmiş bir sinir ağıyla doğar. Bu sinirsel ağ, duyusal yaşantılar yoluyla organize olur ve böylece çevreyle etkili iletişim kurmayı sağlar. Bu bağlamda, doğal öğrenme mekanizmasına benzer şekilde farklı zeka alanları ve öğrenme stiline sahip çocuklara uyarıcı/mesaj iletme amacı güden eğitim programları ve yöntemleri çocuklarımızın gelişimine anlamlı katkılar sağlar. Çok duyulu stratejilerin avantajı farklı öğrenme gereksinimlerini daha fazla karşılama ile sınırlı değildir. Bu stratejiye göre düzenlenen ortamlar, zengin öğretimsel yaşantılar sunarak çocuklarımızın farklı ve kapsamlı yönlerden gelişmesine de anlamlı katkılar sağlar. Çok kanallı bu strateji, beynin farklı kısımlarını uyardığından beyinle örtüşen bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.
Nörofizyolojik kuramın verilerine göre öğrenmede görme/işitme başrol oynasa da tümleşik (entegre) algı ve etkili öğrenmede bu iki duyu yetersiz kalabilir. Etkili öğrenme ve algı bütün duyuların birlikteliğine dayalıdır. Dolayısıyla Guterman’ın dediği gibi ‘eğer beş duyuya sahip olduğunuzu düşünüyorsanız bir daha düşünün.’ Öğrenmede bütün duyular adeta tek bir duyu gibi işlev görmektedir. Bu bakımdan etkili öğrenme için bütün duyuları kapsayan (multisensory) öğretim stratejileri ve buna yönelik düzenlenmiş ortamlar kritik öneme sahiptir.
Bugün Baby Muma programlarında sunulan eğitimin ve farklı yaklaşımların geldiği nokta Nörofizyolojik Öğrenme Kuramı’nı kapsamakta, ay baremlerine göre hazırlanan içeriklere mümkün mertebe dahil edilmekte ve ebeveyne de bu aşamada aktif destek sağlamakta. Nörofizyolojik Öğrenme hayat içine nasıl dahil edilebilir ve nelere dikkat edilmelidir? gibi soruların yanıt bulduğu merkezimizde, velilerde program akışı içinde bebeklerinin yaşantısına nasıl eşlik edeceğini öğrenir. Yazımı son olarak kıymetli Doğan Cüceloğlu Hoca’nın Başarıya Götüren Aile kitabından bir alıntıyla bitirmek istiyorum; ‘İnsanoğlunun, sürekli öğrenmek ve gelişmek isteyen bir doğası vardır ve bu öğrenme süreci içinde kendisini tam olarak gerçekleştirmeye doğru gelişir.’ Bu yolculuğa güvenli, verimli bir alanla eşlikçi olabileceğimiz günlere… Sevgiyle.
Psikolog/Eğitmen Fatahan Büşra Özcan
Okuma Süresi: 2 Dk.
Kaynakça;
Akpınar, B. ve Aydın, K. (2009) Çok duyulu (multisensory) yabancı dil öğrenme. Tübav Bilim Dergisi, 2. 1, 101.
Senemoğlu, N. (2005). Gelişim, Öğrenme ve Öğretim. (15. Baskı). Ankara:Gazi.